Suyu Bile Çürüttüler, Denizi Kusturdular, Ormandan Ağaçları Kaçırdılar, Rejimleri Koktu, Ekonomiyi Çökerttiler, Mafya Bile Aklanma Derdinde de Saray ve Şürekası İsa'nın Gücüne Gitmesin Hâlâ Ak Müjde Derdindeler!
Hava da kurşun gibi ağır hayli zamandır, insanların değil bağırmasına, konuşmasına, yazmasına bile izin vermiyorlar.
Sağlık sistemleri paran kadar, eğitim sistemleri gibi; sanattan sepetten anlamadıklarından o camiada ne oluyor ne bitiyor, kimler hayatta kalabiliyor, kimler intihar ediyor umurlarında değil!
Kendilerini içki tüketmedikleri için ve cumadan cumaya cuma namazı eda ettikleri için Allahlarının pek sevgili kulu sanıyorlar :)) İçki tüketenler, cuma namazı kılmayanlar çok günahkar:))
Mafya bile adalet istiyor, devlet adamı olacak kişiler de mafya gibi davranıyor, hukukçular, mahkemeler duymuyor, görmüyor, konuşmuyor.
Denizler bile kusuyor, hava kurşun gibi üzerimize çöküyor, sularımız ağu gibi, toprak parçasına şehirlerde rastlanmıyor, köylerde, kasabalarda kalan parçasına da kepçeyle dalıp siyanür döküyorlar.
Beton dikemedikleri, maden arayamadıkları vatan toprağına "arazi" diyorlar, toprağının canlılarını, bitkilerin börtüsünü, böceğini görmüyorlar.
Oksijen deposu Kaz Dağlarını talan ediyorlar, Munzur kalmıştı ilişemedikleri, her yerine maden arama ruhsatı veriyorlar.
Kuzey Ormanlarını yok ettikleri yetmiyormuş gibi bir de koca kenti bölüp milyarlarca dolara Beton Kanal yapıp Marmara Denizi'nden son büyük vurgunlarını yaptıktan sonra denizi ve kalan balıklarını yok etmeye, İstanbul nüfusu azmış gibi 250.000 kişilik 4-5 etap akıllı şehirler kurmayı müjdeliyorlar.
Meke Gölü, Tuz Gölü, Akgöl, Akşehir Gölü, Salda, Tecer Gölü, Yedi Göller, Eber Gölü, Eğirdir Gölü, Bafa Gölü, Sera Gölü küçülüyor, kirleniyor, can çekişiyor; bu tipler cüzdanlarını doldurup ihya olma peşinde...
Halis niyetli, kutlu davaları olduğunu üfüren tiplerin sistemi çürüdü, kabile sisteminden hallice ne idüğü belirsiz yeni rejimleri çoktandır, hukuku, adaleti, kanunu, nizamı unuttu.
Denizlerin küsmesi eski Türkiye’de; iç denizler kenar denizler artık kentin pisliğini taşıyamıyor, balıklar nefes alamıyor, kusuyor.
Bu tipler binlerce yılda oluşmuş Gümüşhane Dipsiz Göl'ü boşaltıp, içinde gömü yokmuş, ne olmuş canım deyip gölün dibini buldozerle mıcırla düzeltip tankerle tekrar su doldurup aha ne olmuş canım eskisinden güzel oldu diyorlar.
Dünyanın en önemli göllerinden Salda Gölü'ne millet bahçesi ucubesi yapıp bir iki çakalı çukalı daha ihya etmek için bembeyaz taşları, denizi kirletiyorlar, gösteriş olsun diye göle yaralı pelikan bırakıyorlar.
Sadece şehrin, insanların kirini, lağımını, pisliklerini kusuyor artık denizler; çürüyen insanlığı da istifra ediyor.
Saray Türkleri, memleketin başına çöreklenir çöreklenmez, önce ülkenin ormanlarına, madenlerine, limanlarına, fabrikalarına, nehirlerine tebelleş oldular.
Memleketin ve dünyanın gözü dönmüş tüm maden şirketlerine endemik bitkilerin olduğu ormanları, köylünün tarlalarını talana açtılar; maden şirketleri kendi ülkeleri Kanada'da, İspanya'da ormandan ağaç dalı kesemezken saray Türkleri sayesinde ülkenin ormanlarına kepçeyle, dozerle dalıp, toprağını siyanürle zehirlediler.
Deniz küstü! Çok masum! Kusuyor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder